Gençlik, hayat ırmağının akacağı mecrayı belirlemekte bir başlangıç teşkil etmek yönünden de çok mühimdir. Yani şahsiyetin ana vasıf ve istikamet itibarıyla şekillendiği bir mevsimdir.
Bu mevsimde hak ve hayır istikametinden küçücük bir sapma bile, ileriki yaşlarda dönülmesi güç dalalet vadilerine sürüklenmeye sebep olur. Bu gerçeği ifade için halkımız; “Ağaç yaş iken eğilir.” demiştir. Gençlerin firaset, basiret, dirayet ve güçlü bir iradeyle hareket edip enerjilerini hakka ve hayra sarf edebilmeleri, son derece mühimdir.
Mevlana Hazretleri buyurur:
“Ne mutlu o kişiye ki, gençlik günlerini ganimet bilir de kulluk borcunu öder. Yani dini ve insani vazifelerini yerine getirir. Bedeni sapasağlam iken, yüreğinde de, vücudunda da güç ve kuvvet varken kulluğunu ifa etmek gayreti içinde olur. Zira ogençlik çağı, yemyeşil, ter ü taze bir bağa benzer. Bol bol meyveler verir. İhtiyarlıkta beden, çorak toprak gibi gevşer, dökülür. Çorak bir tarladan da hiçbir vakit hoş bir bitki yetişmez.”
GENÇLERİN İSTİKAMET ÜZERE YAŞAMALARI HAK KATINA ÇOK DAHA MAKBULDÜR
Diğer taraftan, ömrün en enerjik devresi olan gençlikte, ruhi heyecanlar kadar nefsani arzular da zirvededir. Bu sebeple nefsani iştihaları zayıflamış olan yaşlılara kıyasla gençlerin, nefislerine hakim olup rıza-yı ilahi istikametinde yaşayabilmeleri, Hak katında çok daha kıymetlidir. Yani gençler, aştıkları engellerin şiddetinden dolayı, ilave bir mükafata da nail olurlar. Zira elde edilen bir neticenin değeri, ona ulaşmak için bertaraf edilen güçlükler nisbetindedir. Fakat ömrün en verimli devresi olan gençliği layıkıyla değerlendirebilme hususunda insanoğlu ekseriyetle büyük bir gaflet içindedir.
Nitekim insanlık tarihinin gördüğü en nadide ve güzide gençlerden biri olan Hazret-i Ali -radıyallahu anh- şöyle buyurur:
“Elden gitmeden önce şu iki şeyin değerini takdir etmek zordur: Birincisi sağlık, diğeri ise gençliktir.”
Ne yazık ki elindeki nimet kaybolmadan onun kıymetini layıkıyla idrak edebilenler azınlıktadır. Bunun içindir ki gençlerin, ellerindeki gençlik servetini hoyratça, cahilce ve duygusuzca heder etmesi karşısında en çok, o nimeti kaybettikleri için kadrini daha iyi anlamış olan yaşlı insanlar teessüre gark olurlar. Bunun içindir ki:
“Ah keşke gençler bilebilse, ihtiyarlar yapabilse!” denilmiştir.
ALLAH, VAKAR SAHİBİ OLGUN GENCİ SEVER!
Gençlik nimeti henüz elinde iken, güngörmüş insanların olgunluğuyla vakitlerini değerlendirebilenler, en akıllı ve bahtiyar insanlardır.
Nitekim hadis-i şerifte buyrulur:
“Allah -celle celalühu- çocukça (laubali) davranışları olmayan, hayra yönelip heva ve hevesi terk eden vakar sahibi olgun genci sever.” (Ahmed, IV, 151)
Tarih : 22.01.2015 Kaynak : İslam ve İhsan
0 yorum: